2 Ocak 2008 Çarşamba

İslamda oruç

1- Kur'ân'da oruç
Meryem Sûresinin 26. âyetinde; Hz. Meryem'in Hz. İsa'yı dünyaya getirdiğinde tuttuğu 'susma orucu'ndan; Nisa Sûresinin 92. âyetinde, Mücadele Sûresinin 4. âyetinde, Maide 89. ve 95. âyetlerinde yanlışlıkla adam öldürme, eşini annesine benzetme, hacda tıraşı geciktirme, ihramlı iken av öldürme ve yemin için gereken kefaret oruçlarından bahsedilmektedir.
Bakara Sûresinin 184, 185 ve 187. âyetlerinde de orucun Kur'ân'ın nazil olduğu Ramazan ayında tutulması, tan yerinde beyaz iplikle siyah iplik ayırt edilinceye kadar yiyip içilmesi, sonra da orucun geceye kadar tamamlanması ve çeşitli sebeplerle tutulamayan oruçların kaza edilmesi veya fidyesinin ödenmesi gibi hususlar belirtilmektedir.Bakara Sûresinin 183. âyetinde; "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvaya erersiniz" buyurularak orucun geçmiş toplumlara da farz kılınan evrensel bir ibadet olduğu bildirilmektedir.
2- Hadislerde oruç
Oruçla ilgili birçok Hadis-i Şerif bulunmaktadır. Biz belli başlı birkaç tanesini zikretmekle yetiniyoruz:
a. Allah Teâlâ Hazretleri şöyle buyurmuştur: "Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu dilediğim gibi mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti." Adem oğlunun her ameli katlanır. Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar.
b.Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez. Oraya kim girerse ebediyyen susamaz. Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab'ın orucunu ayıran fark sahur yemeğidir.
c. Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. d. Cumartesi günleri, farz oruçlar dışında oruç tutmayın. Sizden biri, o gün, üzüm çöpünden veya bir ağaç kabuğundan başka (yiyecek) bir şey bulamasa bile onları emip oruç tutmasın.
e. Her şeyin bir zekâtı (temizlenme vasıtası) vardır, cesedin zekâtı oruçtur.
f. Kim yalanı ve onunla ameli terk etmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur.
g. Nice oruçlular vardır ki, tuttuğu oruçtan yanına sadece çektiği açlık kâr kalır.
h. Oruçlunun ağzından çıkan koku, Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.
i. Oruç perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa, kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa "Ben oruçluyum!'' desin ve ona bulaşmasın.Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir.
j. Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.
3- Risâle-i Nur'da oruç
Ramazan-ı Şerifteki orucun Cenâb-ı Hakk'ın rububiyetine, nefsin terbiyesine, insanın şahsî ve içtimaî hayatına, Allah'ın verdiği sayısız nimetlerin şükrüne bakan pek çok hikmetleri olduğunu söyleyen Bediüzzaman; Sultan-ı Ezelînin zemin yüzünü bir nimet sofrası sûretinde hâlk ederek bütün nimetleri o sofraya dizdiğini, oruçluların da muntazam bir ordu gibi, akşama yakın; "Buyurunuz" emrini bekleyerek Rahmâniyete karşı çok geniş, azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ettiklerini ifade etmektedir. Bu sebeple Bediüzzaman'a göre Ramazan'ın orucu:
1. Hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır.
2. Nimetlerin kıymetini derk ettirir.
3. En gafil ve inatçılara, zaafını, aczini ve fakrını hissettirir. Nefs-i emmarenin mevhum rububiyetini kırar. Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk ettirir. Firavunluğunu bıraktırıp, tam bir acz ve fakr ile dergâh-ı İlâhiyeye ilticaya bir arzu hissettirir.
4. Kur'ân'ın nüzul zamanını ve semâvî hitabı güzel karşılamak için Ramazan-ı Şerifte nefsin süflî ihtiyaçlarından ve lüzumsuz hallerden sıyrılarak yeme ve içmenin terkiyle melekiyet vaziyetine benzetir.
5. Ramazan-ı Şerifte amellerin sevabı, bire bindir. Kur'ân-ı Hakîmin, nass-ı hadisle, her bir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Âyetü'l-Kürsî gibi âyetlerin her bir harfi binler; Ramazan-ı Şerifin Cumalarında daha ziyadedir. Leyle-i Kadirde otuz bin hasene sayılır. Evet, her bir harfi otuz bin bâki meyveler veren Kur'ân-ı Hakîm, öyle bir nuranî şecere-i tûbâ hükmüne geçiyor ki, milyonlarla o bâki meyveleri Ramazan-ı Şerifte mü'minlere kazandırır. Ramazan-ı Şerif adeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılat için gayet mümbit bir zemindir. Ve amellerin gelişmesi için, bahardaki nisan yağmurudur. Saltanat-ı rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir.
6. Ramazan-ı Şerif, bu fânî dünyada, fânî ömür içinde ve kısa bir hayatta, bâkî bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır. Bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semerâtını kazandırabilir.
Bediüzzaman, en mükemmel orucun; mide gibi, bütün duygulara, göze, kulağa, kalbe, hayale, fikre ve sair cihazlara da bir nevi oruç tutturmakla olacağını söylemektedir. Bunun yolunun da bu cihazları haramlardan ve boş şeylerden çekmekten, her birisinin kendisine mahsus ubudiyetine sevk etmekten, dili yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmaktan, Kur'ân tilâveti, zikir, tesbih, salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmekten, gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur'ân dinlemeye sarf etmekten geçtiğini bilmeyenimiz yoktur.
D- SONUÇ

Hiç yorum yok: