2 Ocak 2008 Çarşamba

Oruçun kazası

C: Ramazan ayının kazasını sonraki Ramazan'a kadar geciktirmeleri, oruç tutmalarına engel olan mazeretlerinin devam etmesi yüzünden olursa, sadece tutmadıkları orucu kaza etmeleri yeterlidir ve her gün için bir mudd fidye vermeleri gerekmez.829: Ramazan ayında dini bir görev için seferde olmam nedeniyle üzerimde 18 gün kaza oruç var, vazifem nedir? Acaba üzerime kaza farz olur mu?C: Seferde olmanız yüzünden tutmadığınız Ramazan ayının oruçlarını kaza etmeniz farzdır. Ama; ihtiyaten müstehap olarak fidye de vermeleri daha iyidir. Ancak; Ramazan ayının orucunun kazasını sonraki Ramazan'a kadar geciktirmeleri bir mazeret olmaksızın önemsemezlik yüzünden olursa, hem kaza etmeleri ve hem de fidye vermeleri farzdır.S.832: Cehaleti yüzünden yaklaşık on yıl namaz kılmayan ve oruç tutmayan bir kimse tövbe ederek Allah'a döner ve üzerine farz olduğu halde yerine getirmediği şeyleri yerine getirmeyi azmederse, ancak tutmadığı bütün oruçların kazasını edemez ve üzerine gelen keffareti verecek kadar malı da olmazsa sadece istiğfar etmesi yeterli midir?C: Hiç bir durumda tutmadığı oruçların kazası üzerinden kalkmaz. Ancak; keffaret olarak iki ay oruç tutamaz ve altmış fakiri de doyuramazsa, mümkün olduğu kadar fakirlere sadaka vermesi farzdır.S.833: Sonraki Ramazan ayından önce tutmadığı oruçları kaza etmesinin farz olduğunu bilmeyerek oruç tutmayan kimsenin hükmü nedir?C: Farz olduğunu bilmeyerek kazayı sonraki Ramazan'a kadar geciktirmesinin fidyesi üzerinden kalkmaz.S.834: 120 gün oruç tutmayan bir kimse ne yapmalıdır; her gün için altmış gün oruç tutması mı gerekir? Ve acaba üzerine keffaret farz olur mu?C: Tutmadığı Ramazan ayının oruçlarını kaza etmesi farzdır. Eğer, orucu şer’î bir mazereti olmaksızın kasten yemişse, kaza dışında her gün için keffaret vermesi de farzdır. Keffaret ise, altmış gün oruç tutmak veya altmış fakiri doyurmak ya da her birine bir mudd olmak üzere altmış fakire taam vermektir.S.835: Üzerimde farz oruç varsa, farz oruçlarımın kazası olması niyetiyle ve eğer yoksa, mutlak kurbet kastıyla (Allah’a yakın olmak niyetiyle) yaklaşık bir ay oruç tuttum, bir ay boyunca tuttuğum bu oruç üzerime farz olan kaza oruçlarımdan sayılır mı?C: İster kaza orucu olsun, ister müstehap, emredildiğiniz şeyi yerine getirme niyetiyle oruç tutarsanız ve üzerinizde de kaza oruç olursa, o oruçlarınız kaza oruçlarınızdan sayılır.S.836: Üzerine ne kadar kaza orucun farz olduğunu bilmeyen kimse, üzerinde kaza oruç olmadığı inancıyla müstehap oruç tutarsa, tuttuğu bu oruçlar kaza oruçlarından sayılır mı?C: Müstehap niyetiyle tuttuğu oruçlar üzerindeki kaza oruçlarından sayılmazlar.S.837: Şer’i hükmü bilmeyerek açlık ve susuzluk yüzünden kasıtlı olarak orucu yiyen kimse hakkında görüşünüz nedir? Bu kimsenin üzerine sadece kaza mı farzdır, yoksa keffaret vermesi de mi gerekir?C: Şer’i hükmü bilmez ve öğrenme imkanı varken öğrenmezse, kaza dışında ihtiyaten keffaret de vermesi farzdır.S.838: Bulûğa eriştiği ilk yıllarda, zayıf ve güçsüz oluşundan oruç tutamayan kimse, sadece onların kazasını mı tutmalıdır, yoksa kaza dışında keffaret de mi vermelidir?C: Oruç tutması zararlı değilmişse ve orucu kasıtlı olarak yemiş ise, kaza dışında keffaret de vermesi farzdır.S.839: Kaç gün orucu bozduğunu ve kaç gün namaz kılmadığını bilmeyen kimsenin vazifesi nedir? Orucu kasıtlı mı, yoksa şer’î bir mazeret yüzünden mi bozduğunu bilmeyen kimsenin hükmü nedir?C: Yerine getirmediğini kesin olarak bildiği oruç ve namazları yerine getirmekle yetinmesi câizdir. Kasıtlı olarak orucu bozduğunda şüphe ederse keffaret farz olmaz.S.840: Ramazan ayında orucunu tutan bir kimse, yemek için sahurda uyanmaz, dolayısıyla akşama kadar oruç tutamazsa ve gündüz başına gelen bir olay yüzünden de orucu bozarsa, üzerine bir keffaret mi, yoksa cem keffaret mi gelir?C: Açlık, susuzluk vs. gibi sebeplerle tahammülü çetin olan duruma düşünceye kadar orucuna devam eder ve sonra orucunu yerse, sadece kaza farz olur ve keffaret vermesi gerekmez.S.841: Üzerime farz olan kaza orucunu yerine getirip getirmediğimde şüphe edersem vazifem nedir?C: Geçmişte üzerinize kaza orucunun farz olduğunu kesin bilirseniz, (oruç tutarak) o kazayı yerine getirdiğinize dâir kesin bilgi elde etmeniz farzdır.S.842: Bulûğ çağına eriştiğinden bu yana ilk defasında Ramazan ayından 11 gününü oruç tutan, bir gününü öğle üzeri bozan ve 18 gün oruç tutmayan kimse 18 gün için üzerine keffaret geldiğini bilmezse vazifesi nedir?C: Ramazan ayının orucunu kasıtlı olarak ve kendi isteğiyle tutmazsa, orucu bozduğunda ister keffaretin farz olduğunu bilsin, isterse bilmesin kazadan başka keffaret de üzerine farz olur.S.843: Doktorun, orucun zararlı olduğunu söylemesi nedeniyle oruç tutmayan hasta, bir kaç yıl sonra orucun kendisine zararlı olmadığını ve doktorun kendisini oruçtan men etmek hususunda yanıldığını anlarsa, üzerine kaza ve keffaret farz olur mu?C: Güvenilir ve uzman bir doktorun bildirmesi neticesinde veya halk arasında geçerli sayılan başka bir kaynaktan, kendisine bir zarar ulaşacağından korktuğu için oruç tutmazsa, sadece kaza farz olur.S.830: Ramazan ayının orucu için ecîr olan (bedelle bir ölüden taraf oruç tutmayı üzerine alan) kimse öğleden sonra orucunu yerse, üzerine keffaret farz olur mu?C: Keffaret farz değildir.S.831: Ramazan ayında dini bir görev için seferde olan ve bu yüzden oruç tutamayan kimseler, üzerinden bir kaç yıl geçtikten sonra tutmadıkları oruçları şimdi kaza etmek isterlerse keffaret vermeleri farz mıdır?

Oruç Tutma Vakti Ne Zamandır?

Orucun başlama ve bitme zamanı hakkında şübhe ile zannın hükümleri ayrıdır. Şöyle ki:
* Oruçlu kimsenin, güneşin battığı hususunda şübhe içinde iken iftar etmesi helâl olmaz. İftar edip de sonradan işin gerçeği anlaşılmazsa, üzerine sadece kazâ lâzım gelir. Fakat güneşin batmasından evvel iftar ettiği sonradan kesin şekilde meydana çıkarsa, keffâret de lâzım gelir.
* Fecrin (imsâk vaktinin) başlayıp başlamadığında şübheye düşen kimse için, yiyip içmeyi terk etmek efdaldir. Ancak sonradan, fecirden sonra da yiyip içtiği kesinlikle anlaşılırsa, orucu bozulmuş olur. Gününe gün kazâ etmesi gerekir. Bununla beraber yiyip içecek olsa, orucu sahihtir.
* Güneşin battığı zannıyla iftar eden kimse ise, sonradan güneş batmadan evvel iftar ettiğinin farkına varırsa, üzerine sadece kazâ lâzım gelir. Demek ki imsâk vaktinin girip girmediğini iyice kestiremeyen kimse için, yeme içmeyi terkederek bir an evvel oruca başlamak ve güneşin battığını tam kestiremeyen kimse için de, hemen orucu bozmamak ihtiyat îcabıdır. * * *
Orucun vakti, imsâk vakti dediğimiz fecr-i sâdık zamanından, akşam güneşin batışına kadar olan müddettir.

Gebeler (hamileler) oruç tutarken nelere dikkat etmelidir? En sağlıklı beslenme nasıl olmalıdır?

İftardan sonra aralarda bir avuç kadar kuruyemiş, kuru meyve tüketilmelidir. Sahur yapmadan oruç tutulmamalıdır. Sahurda hafif ve tok tutucu, proteinden zengin besinler tüketilmelidir. Az yağlı peynir, haşlanmış yumurta, pekmez, süt, kepekli ekmek, meyve seçimi ideal olacaktır. Uzun süre tok kalabilmek ve kabızlığı önlemek amacıyla en az 4-5 dilim kepekli ekmek ve yanında sıvı alımına özen gösterilmelidir.
15 dakikayı aşmayan basit egzersizlerin yapılması faydalı olmaktadır Oruç, birkaç yudum su ve hurmayla açılabilir. İlk olarak evde hazırlanmış çorba, ardından ana yemek olarak etli sebze veya tavuk sebze haşlama ya da balık buğulama türde besinler tercih edilmelidir.İftardan yaklaşık bir saat sonra, bir kase yoğurt ve bir porsiyon söğüş sebze veya salata tüketilebilir. .Gün içinde halsizlik, baş dönmesi gibi benzer durumlarla karşılaşılabilecek sorunları minimuma indirmek için mutlaka sahura kalkılmalıdır.Gebelikte en önemli iki besin öğesi demir ve kalsiyumun bir kısmı bu vakitte alınmalıdır.İftar 2-3 öğüne bölünerek yapılmalı.

Hamilelikte oruç tutmak sakıncalı mı?

Anne ve bebek sağlıklı bir gelişim süreci izliyorsa, günlük alınması gereken enerji ve besin öğeleri sahur ve iftar saatlerine bölünerek tüketildiği sürece, orucun gebeliği olumsuz etkileri çok aza indirelecektir. Diyabet, hipertansiyon ve kalp hastalıkları gibi benzer hastalıkları bulunanların doktor tavsiyesiyle oruç tutması gerekmektedir. Bu dönemde beslenme mönüsü, anne ve bebeğin ihtiyaçlarını en iyi miktarda karşılayacak şekilde düzenlenmelidir. Sağlıklı bir gebe diyeti; tahıl grubu, meyve, sebze, et ve süt ürünlerini ve bol sıvı gıdalar içermelidir.
Gebeliğin ilk 3 ayı ve son ayında oruç tutulması da mutlaka doktor izni ile olmalıdır.Doktorundan onay alan gebe bir kadının oruç tutmasında dengeli ve düzenli beslenme prensiplerine uyulduğu taktirde sakınca yoktur.

oruçu bozmayan şeyler

1- Bir kadına bakmak veya onu düşünmek suretiyle inzal vaki olmak, menisi gelmek. Ancak bu gibi haller orucun sevabını azaltır.
2- Hatırlayınca bırakmak şartıyla, oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek, cinsi münasebette bulunmak.
3- Uyurken ihtilam olmak, yani uyurken cünüplük hali meydana gelmek.
4- Hanımını sadece öpmek.
5- Cünüp olarak sabahlamak ve sabahleyin yıkanmak.
6- Ağzındaki tükrüğü yutmak. Ağzından dışarı çıkıp tamamen ayrılan tükrüğü tekrar yutmak orucu bozar. Ağzına gelen balgamı veya kafasından burun içine inen akıntıyı içine çekip akıntıyı yutmak.
7- Kendi elinde olmaksızın kusmak.
8- Kendi isteğiyle olmayarak boğazına duman kaçırmak.
9- Boğazına toz girmek veya sinek kaçmak.
10- Ağzına aldığı ilacın tadı boğazına varmak.
11- Dişleri arasında sahur yemeğinden kalan ve nohut tanesinden küçük olan şeyi yemek.
12- Dışardan susam tanesi kadar bir şey alarak ağzının içinde yavaş yavaş çiğneyip yok etmek ve tadı boğazına varmamak. Eğer çiğnemeden dışardan böyle bir şeyi yutarsa oruç bozulur.
13- İhlil yani erkeğin aletinin sidik deliğine ilaç veya su akıtmak.
14- Oruçlu iken kan aldırmak, bıyık yağlamak.
15- Oruçlu iken gıybet etmek, yalan konuşmak. Ancak bu gibi haramları işlemek orucun sevabını yok eder. 16- Göze ilaç damlatmak, sürme çekmek.
17- Orucu bozmaya niyetlenmek, fakat bozmamak
18- Kulağını bir şeyle karıştırıp irin v.b. şeyler çıkmak.
19- Bir şeyi koklamak.
20- Kendiliğinden gelen kusuntunun gene kendiliğinden geri gitmesi. Fakat kendiliğinden gelen kusuntuyu iade orucu bozar.
21- Boğaza parmak salıp azıcık kusmak. Ağız dolusu olursa, bozulur.
22- Yıkanırken kulağına su kaçırmak.

oruçu bozan şeyler

Bir de bunların haricinde orucu bozuyor gibi görünüp de orucu bozmayan şeyler mevcuttur. Dilerseniz bu şeyler hakkında tafsilatta bulunalım.Orucu bozup, hem kaza hem kefareti gerektiren unsurlarKazanın gerekliliği, kaçırılan asıl işi (maslahat) yeniden sağlamaktır. Kefaretin gerekliliği, şartlarının gerçekleşmesinde tam teşekkül etmiş bir suça dayanır ki, Cenab–ı Hakk'ın gününü belirlemiş olduğu orucun özürsüz olarak o günde kasten ve bilerek yenilmesiyle bozulmuş olmasındandır. Kaza: Gününe gün tutmaktır.Kefâret: Aşağıda özel bir bölüm halinde açıklanmıştır.Özürsüz olarak bile bile oruç yemenin günahı tevbe ile düşmeyip, kefârete muhtaçtır.Orucu bozan şeyler iki kısma ayrılır. Birincisi: Orucu bozup da yalnız kazayı (güne gün) gerektiren şeyler İkincisi: Orucu bozup da hem kaza hem de kefareti (iki ay bir gün) gerektiren şeyler. Kefâret sadece ramazan orucunu bozmaktan dolayı gerekir. Kefâretin gerekli olmasının şartı; oruç tutanın mükellef olması, geceden oruç tutmaya niyetlenmiş olması, kendisine orucu bozduktan sonra hastalık, orucu bozmadan önce yolculuk gibi orucu açmayı mubah kılacak bir özrün arız olmaması, zorlama ile değil de isteyerek, hata ile değil de bilerek, zorunlu olmadan orucu bozmuş olması ve orucu bozucu olan şeyde kusur bulunmamasıdır. Anılan şartlara dayanarak, ramazan orucunun dışındaki oruçların ve hatta ramazan orucunun kazasının bozulmasına kefâret gerekmediği gibi, ramazan orucunu edaya başlayan kimse mükellef olmayıp çocuk veya bunamış yaşlı olursa veya mükellef olduğu hâlde geceden niyetlenmez veya niyetlenir de orucu yedikten sonra o gün güneşin batmasından önce kendisine hastalık gibi orucu yemeyi mubah kılıcı bir özür arız olursa, yolculuğa çıkarsa, zorla ve tehditle orucunu bozarsa, bilerek ve isteyerek değil de hata ile orucu bozulursa, zorunlu olarak veya hâlsiz düşerek orucunu yerse, oruç bozduğu şey cinsî münasebetin altında meni gelmesi olursa, ağzından çıkardığı çiğnenmiş lokmayı tekrar yeme cinsinden kusurlu veya yenilmesi itiyat hâline getirilmemiş bir şey olursa kefâret gerekmez.Orucu bozmasının yanında kazayı ve şartlarının gerçekleşmesi durumunda aynı zamanda kefâreti gerektiren şeyler de şunlardır:Cinsî münasebette bulunmak,Yiyecek cinsinden bir şey yemek,İçecek cinsinden bir şey içmek,Ağzına giren yağmuru, karı, doluyu yutmak,Tütün içmek, öd ve anberle tütsülenmiş dumanı boğazına veya genzine çekmek,Enfiye çekmek,Çiğ et yemek, İç yağı yemek,Pastırma yemek,Buğday tanesini, kavrulmuş veya başından yeni çıkarılmış arpa tanesini yemek, yani yutmak ve çiğneyip tadını almak,Susam tanesini veya yiyecek cinsinden olan o miktarda başka bir şeyi ağzın dışından alıp vermek,Kilermeni denilen deva çamurunu yemek,Kilermeni dışında yemeyi alışkanlık hâline getirdiği çamuru yemek,Biraz tuz yemek,Karısının ya da sevdiği bir kimsenin tükürüğünü yutmak,Gıybet ettikten sonra "Orucum bozuldu." diye bilerek oruç yemek,Kan aldırdıktan sonra "Orucum bozuldu." diye bilerek oruç yemek,Aşırı arzu ile fakat menisi gelmeksizin okşama ve öpmeden sonra, orucunun bozulduğunu zannederek orucunu yemek,Bıyıklarına yağ sürdükten sonra bıyık yağlamanın orucu bozduğu zannıyla orucu yemek,Ramazanın gündüzünde cinsî münasebet için zorlayıp tehdit eden kişiye, kadının oruçlu olduğu hâlde kendini teslim etmesi.Kadın fecrin doğduğunu bildiği hâlde ondan haberdar olmayan kocasının cinsî münasebet isteğine itaat edip cinsî münasebette bulunmakla da kadına kefâret gerekir.Kefareti gerektiren şey, oruç bozucu haramlardan olduğu takdirde bunu işleyene sebeplerin değişik olmasından dolayı had ve ta'zir de gerekir. Orucu bozup sadece kazayı gerektiren unsurlarÇiğ pirinç yemek. Çiğ et yemeye kefâret gerektiği zikredilmişti.Sade un yemek, Sade yoğrulmuş hamur yemek,Ne unu olursa olsun, sade olmayıp da yağ, bal, pekmez veya şekerle karışık olursa, yenildiğinde kefaret de gerekir.Bir defada çok tuz yemek, Kilermeniden başka toprağı âdet edinmeyerek yemek,Pamuk ve kağıt gibi yenilmesi alışkanlık hâline gelmeyen şeyi yutmak,Henüz içi ve özü olmayan taze cevizi yutmak,Kuru ceviz, fındık, fıstık ve bademi katı kabuğuyla yutmak,Zümrüt bile olsa taş, demir, bakır, altın, gümüş veya toprak yutmak,Şırınga kullanmak,Burnuna ilaç çekmek,Boğazına huni ile bir şey akıtmak,Kulağının içine yağ damlatmak,Ağzındaki boyalı ibrişim gibi bir şeyin boyasıyla rengi değişmiş olan tükürüğünü yutmak,Boğazına yağmur yahut kar kaçıp, onu kendi isteğiyle yutmamış olmak,Ağzına veya burnuna verdiği suyu boğazına veya genzine kaçırarak, hata sonucu iftar etmiş olmak,Oruçlu uyurken, birisinin onun ağzına su akıtması,Zor kullanılarak birisine orucunun açtırılması,Kadın, isteği dışında zorla cinsî münasebette bulunmak,Kadın uyurken kendisine cinsî münasebette bulunulması veya kadın geceden oruca niyet etmişken kendisine gündüz delilik geldikten sonra cinsî münasebette bulunulmuş olması, daha sonra aklı başına gelince kendisine yapılandan haberi olması,Cariye başkasının nikâhlısı da olsa– hizmet etmekten hastalanmak korkusuyla iftar etmek,Dişleri arasında nohut tanesi kadar kalan şeyi yemek,Ağız dolusu kusuntu getirmek,O miktarda gelen veya getirilen kusuntuyu mideye geri çevirmek,Kendi isteğiyle boğazına veya genzine duman sokmak,Fecir doğmuşken, onun doğuşunda şüphe ederek sahur yemek veya cinsî münasebette bulunmak,Güneş batmadığı hâlde battığını zannederek iftar etmek,Uyluğa, karına veya vücudun herhangi bir yerine elle dokunmak yahut öpmek ya da elle oynamak gibi davranışlardan herhangi biriyle meni gelmek,Unutarak yiyip içtikten sonra, bilerek yiyip içmeye devam etmek,Unutarak cinsî münasebette bulunduktan sonra bilerek cinsî münasebette bulunmak veya yiyip içmek,Ramazan orucuna niyet etmeyerek orucu yemek,Ramazan orucuna geceden niyet etmemişse de, gündüzün niyet vakti içinde niyetlendikten sonra orucu bozmak,Ramazan orucuna niyetlendikten sonra, gündüzün orucunu bozup, daha sonra hastalık, hayız, nifâs gibi kişinin kendi elinde olmayan (semâvî) bir özür arız olmak,Ramazanın gündüzünde misafir olduğu hâlde oruçlu iken, ikamete elverişli bir yerde ikamete niyet edip sonra da orucunu bozmak,Oruçlu mukim iken yolculuğa çıkıp yemek veya cinsî münasebette bulunmak,Ne oruca, ne de oruç tutmamaya niyet etmeyerek, ramazanın gündüzünü tamamen yiyip içmeden geçirmek,Ramazan orucunun edası dışında tuttuğu bir orucu bozmak,Makatına parmak veya başka bir âletle su veya yağ akıtmak ya da bez veya pamuk sokmak,Kadının, tenasül uzvunun içine bir şey damlatmak hatta yaş parmağıyla ıslaklık salmak veya bez tıkayıp, kaybolacak şekilde yerleştirmek,Karnında bulunan derince yaraya, baştaki yarığa ilaç akıtmak,Ramazanda orucu bozulan kimseye, fecrin doğmasından sonra temizlenen hayızlı ve nifâslıya, ikamet eden misafire, sağlığına kavuşan hastaya, iyileşen deliye, büluğa eren çocuğa, İslâm'ı kabul edene, o günün kalanını, oruçlu geçirmek; sahih olan görüşe göre vacip, başka bir görüşe göre müstehap olur. Büluğa eren çocukla İslâm'ı kabul edenin dışındakilere kaza da gerekir.

SON ZAMANLARDA BAZI KADINLAR BAŞÖRTÜSÜ TAKTIĞI HÂLDE VÜCUDUNUN TÜM HATLARINI BELLİ EDEN DARACIK PANTOLON VEYA ETEK GİYMEKTEDİRLER. KADINLARIN BU ŞEKİLDE GİYİNMESİ CAİZ MİDİR?
Resûl–i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Cehennemliklerden iki sınıf vardır ki, ben onları dünyada görmedim. Birincisi; yanlarında bulunan sığırkuyruğu gibi kırbaçlarla insanları kamçılayan kimselerdir. İkincisi; giyinmiş çıplak, kalçasını oynatan salınarak yürüyen, başları Horasan develerinin eğilmiş hörgüçleri gibi olan birtakım kadınlardır. Bunlar cennete giremezler ve onun kokusunu da alamazlar. Hâlbuki cennetin kokusu mesafeler ötesinden alınır."5 buyurmuştur. Dikkat edilirse hadis–i şerifte "giyinmiş çıplaklar" ifadesi kullanılıyor ve âdeta sorunuza cevap veriyor. Tesettürde asıl olan vücudun tüm hatlarını belli etmeksizin örtmesidir. Soruda geçen tesettürde ise, kesinlikle böyle bir özellik bulunmamaktadır. Bu giyilen elbiseler, vücudu örtmekten öte sadece vücudun rengini değiştirmektedir. Allah bu kardeşlerimize örtünme şuuru ihsan etsin.

ORUCU BOZMAYAN UNSURLAR
Şu unsurlar orucu bozmaz:Unutarak yemek,Unutarak içmek,Unutarak cima yapmak,Unutarak hem yemek, hem içmek ve hem de cima yapmak.Unutmak, Arapça'da nisyan kelimesiyle ifade edilir. İnsan oruçlu olduğunu unutabilir. Unutarak yemek hakkında Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Oruçlu unutarak yediği zaman o, Allah'ın kendisine gönderdiği bir rızıktır."1 Bundan dolayı, unutarak yiyene kaza yoktur. İçmek de yemek gibidir. Cima da yemek ve içmek gibidir. Aynı zamanda başka bir hadiste: "Kim ramazanda unutarak orucunu açarsa, ona ne kaza ne de kefaret yoktur."2 buyrulmuştur ki, orucu bozan şeylerin hepsini içine almaktadır. Oruçlu olduğunu hatırlarsa, derhal yeme içmeden kendini alıkoyar.Unutarak orucunu yiyen, orucu tamamlamaya gücü yeten bir kimse ise, görenin onu uyarması gerekir. Uyarmaması mekruhtur. Orucu tamamlamaya gücü yetmeyen birini görenin ise, uyarmaması daha iyidir. Dokunma, oynaşma veya öpmekle ilgili değil de, sadece bakmak ve düşünmekle meninin gelmesi,Meni gelmeksizin öpmek,Uyurken ihtilam olmak,Cünüp olarak sabahlamak, hatta o gün veya günlerce cünüp kalmak,Ağza gelen balgamı yutmak,Burnun içine inen akıntıyı çekip yutmak,Suya dalıp kulağına su kaçması,Kendinin elinde olmadan boğazına duman girmesi,Boğazına toz girmesi,Boğazına sinek kaçması,Ağzına aldığı ilacın tadının etkisinin boğazına ulaşması,Dişleri arasında sahur artığı olarak kalan ve nohut tanesinden küçük olan şeyi yemek,Ağza dışarıdan susam tanesi kadar bir şeyi alıp, ağızda yavaş yavaş kaybolacak ve boğazda tadı duyulmayacak şekilde çiğnemek,İdrar yoluna ilaç akıtmak,Bıyık yağlamak,Kendi kendine çok dahi olsa kusmak,Gelen kusmuğun geri gitmesi,Parmak salıp azıcık kusmak,Hacamat olmak yani kan aldırmak,Sürme çekmek,Gıybet etmek,Orucu bozmaya niyetlenmek; çünkü ortada fiil yoktur.3

İÇKİ SATIŞININ YAPILDIĞI DÜKKÂNLARDAN ALIŞVERİŞ YAPILMASI CAİZ MİDİR?
Bilindiği gibi Kur'an–ı Kerîm'de Allah Celle Celâlühü, "Ey iman edenler! (Aklı gideren her) içki, kumar, dikili taşlar ve kısmet okları ancak pistirler ve şeytanın işlerindendir. Bunlardan sakının. Umulur ki felah bulursunuz."4 âyeti ile içkinin pis olduğunu ve ondan sakınmamızı beyan buyurup haram kılmıştır. Binaenaleyh içilmesi haram olan şeyin satışı da haramdır. Ve bu dükkânlardan alışveriş yapmak da caiz değildir. Çünkü bir yerde Allah'ın emrine alenî şekilde karşı geliniyorsa, bir Müslümanın ilk vazifesi onu eliyle değiştirmesidir. Buna gücü yetmiyorsa, diliyle değiştirmesidir. Buna da güç getiremiyorsa, imanın en zayıf noktası olan kalbi ile buğzetmesidir. Günümüzde her Müslüman bu şekilde satış yapan yerlerden alışveriş yapmazsa, biiznillah eliyle bu gayrimeşru işi düzeltmiş olacaktır.

GEÇEN GÜNLERDE BİR PİKNİK ALANINDAN GEÇERKEN BİR ARKADAŞIM O MEKÂNDA İÇKİ İÇENLERE SELÂM VERDİ. BİLDİĞİM KADARIYLA İÇKİ İÇEN KİMSELERE O DURUMDA SELÂM VERİLMEZ. ARKADAŞIMA BUNU SÖYLEDİĞİMDE ARAMIZDA İHTİLAF OLDU. SELÂM VERİLMEYEN DURUMLARI BİZE AÇIKLAR MISINIZ?
Selâm vermenin caiz olmadığı bazı durumlar vardır. Onları şu şekilde sıralayabiliriz:"Selâm" Allah Celle Celalühü'nün güzel isimlerinden birisi olduğu için temiz olmayan yerlerde zikredilmesi uygun değildir. Mesela; defihâcet eden kimseye selâm verilmeyeceği gibi hamamda tesettürsüz olan kimseye da selâm verilmez. Ancak selâm verilecek kimsenin avret mahalli örtülü olursa selâm verilebilir. Herhangi bir haramı işleyen kimseye de o anda selâm verilmez. Mesela; içki içen, kumar oynayan kimselere…Kur'an okuyan, hadis rivayet eden ve ilim müzakeresinde bulunan kimselere de selâm verilmez. Çünkü bu hayırlı bir işin kesilmesine vesile olur. Ancak o iş bitmişse, o mecliste oturanlara selâm verilir.Ezan okuyan, namaz kılan ve kamet getiren kimselere de selâm verilmez.Fitne tehlikesi söz konusu olduğu için genç kız ve kadınlara da selâm verilmez.6Gayrimüslimler ve İslâm'ı reddeden bir dünya görüşüne sahip olan kimselere de selâm verilmez.

İslamda oruç

1- Kur'ân'da oruç
Meryem Sûresinin 26. âyetinde; Hz. Meryem'in Hz. İsa'yı dünyaya getirdiğinde tuttuğu 'susma orucu'ndan; Nisa Sûresinin 92. âyetinde, Mücadele Sûresinin 4. âyetinde, Maide 89. ve 95. âyetlerinde yanlışlıkla adam öldürme, eşini annesine benzetme, hacda tıraşı geciktirme, ihramlı iken av öldürme ve yemin için gereken kefaret oruçlarından bahsedilmektedir.
Bakara Sûresinin 184, 185 ve 187. âyetlerinde de orucun Kur'ân'ın nazil olduğu Ramazan ayında tutulması, tan yerinde beyaz iplikle siyah iplik ayırt edilinceye kadar yiyip içilmesi, sonra da orucun geceye kadar tamamlanması ve çeşitli sebeplerle tutulamayan oruçların kaza edilmesi veya fidyesinin ödenmesi gibi hususlar belirtilmektedir.Bakara Sûresinin 183. âyetinde; "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvaya erersiniz" buyurularak orucun geçmiş toplumlara da farz kılınan evrensel bir ibadet olduğu bildirilmektedir.
2- Hadislerde oruç
Oruçla ilgili birçok Hadis-i Şerif bulunmaktadır. Biz belli başlı birkaç tanesini zikretmekle yetiniyoruz:
a. Allah Teâlâ Hazretleri şöyle buyurmuştur: "Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu dilediğim gibi mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti." Adem oğlunun her ameli katlanır. Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar.
b.Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez. Oraya kim girerse ebediyyen susamaz. Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab'ın orucunu ayıran fark sahur yemeğidir.
c. Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. d. Cumartesi günleri, farz oruçlar dışında oruç tutmayın. Sizden biri, o gün, üzüm çöpünden veya bir ağaç kabuğundan başka (yiyecek) bir şey bulamasa bile onları emip oruç tutmasın.
e. Her şeyin bir zekâtı (temizlenme vasıtası) vardır, cesedin zekâtı oruçtur.
f. Kim yalanı ve onunla ameli terk etmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur.
g. Nice oruçlular vardır ki, tuttuğu oruçtan yanına sadece çektiği açlık kâr kalır.
h. Oruçlunun ağzından çıkan koku, Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.
i. Oruç perdedir. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa, kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa "Ben oruçluyum!'' desin ve ona bulaşmasın.Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir.
j. Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.
3- Risâle-i Nur'da oruç
Ramazan-ı Şerifteki orucun Cenâb-ı Hakk'ın rububiyetine, nefsin terbiyesine, insanın şahsî ve içtimaî hayatına, Allah'ın verdiği sayısız nimetlerin şükrüne bakan pek çok hikmetleri olduğunu söyleyen Bediüzzaman; Sultan-ı Ezelînin zemin yüzünü bir nimet sofrası sûretinde hâlk ederek bütün nimetleri o sofraya dizdiğini, oruçluların da muntazam bir ordu gibi, akşama yakın; "Buyurunuz" emrini bekleyerek Rahmâniyete karşı çok geniş, azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ettiklerini ifade etmektedir. Bu sebeple Bediüzzaman'a göre Ramazan'ın orucu:
1. Hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır.
2. Nimetlerin kıymetini derk ettirir.
3. En gafil ve inatçılara, zaafını, aczini ve fakrını hissettirir. Nefs-i emmarenin mevhum rububiyetini kırar. Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk ettirir. Firavunluğunu bıraktırıp, tam bir acz ve fakr ile dergâh-ı İlâhiyeye ilticaya bir arzu hissettirir.
4. Kur'ân'ın nüzul zamanını ve semâvî hitabı güzel karşılamak için Ramazan-ı Şerifte nefsin süflî ihtiyaçlarından ve lüzumsuz hallerden sıyrılarak yeme ve içmenin terkiyle melekiyet vaziyetine benzetir.
5. Ramazan-ı Şerifte amellerin sevabı, bire bindir. Kur'ân-ı Hakîmin, nass-ı hadisle, her bir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Âyetü'l-Kürsî gibi âyetlerin her bir harfi binler; Ramazan-ı Şerifin Cumalarında daha ziyadedir. Leyle-i Kadirde otuz bin hasene sayılır. Evet, her bir harfi otuz bin bâki meyveler veren Kur'ân-ı Hakîm, öyle bir nuranî şecere-i tûbâ hükmüne geçiyor ki, milyonlarla o bâki meyveleri Ramazan-ı Şerifte mü'minlere kazandırır. Ramazan-ı Şerif adeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılat için gayet mümbit bir zemindir. Ve amellerin gelişmesi için, bahardaki nisan yağmurudur. Saltanat-ı rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir.
6. Ramazan-ı Şerif, bu fânî dünyada, fânî ömür içinde ve kısa bir hayatta, bâkî bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır. Bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semerâtını kazandırabilir.
Bediüzzaman, en mükemmel orucun; mide gibi, bütün duygulara, göze, kulağa, kalbe, hayale, fikre ve sair cihazlara da bir nevi oruç tutturmakla olacağını söylemektedir. Bunun yolunun da bu cihazları haramlardan ve boş şeylerden çekmekten, her birisinin kendisine mahsus ubudiyetine sevk etmekten, dili yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmaktan, Kur'ân tilâveti, zikir, tesbih, salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmekten, gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur'ân dinlemeye sarf etmekten geçtiğini bilmeyenimiz yoktur.
D- SONUÇ

İslam dışında oruç

Kur'ân'ın bildirdiğine göre oruç, Hıristiyanlara da farz kılınmıştır. Hıristiyanlıkta oruç ve perhiz aynı anlamdadır.Semavî dinlerde orucun önemli bir yeri olduğu gibi, semavî olmayan dinlerde de orucun mevcut olduğu bilinmektedir. Şimdi tespit edebildiğimiz kadarına göz atmaya çalışacağız. 1. Hıristiyanlık’ta oruç
Orucun amacı, işlenmiş günahların cezasını bu dünyada çekmeye başlamaktır. İncil, oruca büyük önem verir ve övgüyle bahseder. Hıristiyanlıkta iki çeşit oruç bulunur: Şükran orucu ve kilise orucu. Bu iki çeşit orucu Katolik'ler tutar, Protestanlar tutmaz. Hıristiyanlık, Çarşamba, Cuma ve Cumartesi günleri ile bazı yortuların arife günlerinde oruç tutmayı teşvik eder. Hıristiyanlıkta Hz. İsa'nın öldükten sonra dirildiğine ve göğe çıkarıldığına inanılan Paskalya'da oruç tutulması önemlidir. Paskalya öncesinde iki gün oruç tutmak dindar Hıristiyanlar arasında yaygındır.
2. Musevîlik’te oru
Tevrat'a göre, Hz. Musa Tur Dağı'nda 40 gün 40 gece kalmış ve bu süreyi oruç tutarak geçirmiştir. Bazı Müslümanlar da oruçla ilgili âyetler tamamlanmadan önce aynı Yahudîler gibi hareket ederlerdi. Babil döneminde matem ve üzüntü sembolü olarak oruç tutulurdu. Yahudîler, Allah'ın kendilerine felâketler verdiğine inandıkları dönemlerde sürekli oruç tutardı. Yahudîlikte tutulması gerekli görülen tek oruç Yom Kippur adı verilen kefaret orucudur. Yom Kippur İbranicede "tövbe günü" anlamındadır. Yahudîlerin en büyük ibadet günlerinden olan Kippur, 19 Nisan'da başlamakta ve bir hafta sürmektedir. Pesah Bayramı orucu ise, genellikle Hamursuz Bayramından sonra gelen Pazartesi ve Perşembe günleri tutulur. Yahudîler Babil dönüşünden sonra, Kudüs'ün tahrip edilmesi ve diğer felâketler nedeniyle dört ayrı oruç daha ortaya çıkarmışlardır. Tevrat'ta bazı günlerde oruç tutulması emredilmektedir. Yahudîlikte oruç nefsi terbiye etme ve bazen de acı çekme aracı sayılırken, bazen de Allah'a yaklaşma aracı olarak kabul edilmektedir.
3-Budizm’de oruç
Budizm, oruca en fazla önem veren dinlerdendir. Budizm'in kurucusu Buda'ya göre, ne dünyaya bağlanmak, ne de dünyadan vazgeçmek gerekir. Bu amaca ulaşmak için koyduğu kuralların birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlarını itiraf etmektir. Buda'ya göre sonsuz kurtuluşa, yani Nirvana'ya engel olan tek şey arzulardır. Kurtuluş, ancak arzuları terk etmekle sağlanır ve arzulardan kurtulmanın birinci yolu da oruç tutmaktır.
4- Hinduizm’de oruç
Hinduizm'de nefsi terbiye için yılın belirli aylarında ve günlerinde oruç tutulur. İbadet amacıyla duâların okunduğu günlerde oruç tutulması gerekir. Hinduizm'de oruç, genellikle bazı besinleri belirli bir süre yememe ve perhiz şeklinde tutulmaktadır.
5- Taoizm’de oruç
Taoizm'de oruç, sağlığı koruma ve böylece yaşlanmayı geciktirme özelliğiyle ön plana çıkmaktadır. Çinliler ayrıca, büyük bayram günleri ile kötülüklerin arttığı dönemlerde de, kendilerini korumak için oruç tutarlar.
6- Brahmanizm’de oruç
Brahmanizm'de her ayın 12. ve 13. günlerinde oruç tutmak gelenektir. Yaşlılar, hastalar ve çocuklar dahi bu oruçtan muaf değillerdir. Bazıları insanî isteklerini yenmek için 15 gün boyunca oruç tutarlar. Bu süre içinde bir yudum sudan başka bir şey yiyip içmeleri orucu bozmaktadır.
7- Jainizm’de oruç
Jainizm'de orucun kuralları daha serttir. Jainistler kesintisiz olarak 40 gün oruç tutarlar. Bu dinin kurucusu Mahavira'nın (M.Ö 599-527)) kendisine işkence yaparak dinde yüksek dereceye ulaşmaya çalıştığı, et ve yumurta yemediği ve hatta ölünceye kadar da oruç tuttuğu rivayet edilmektedir.
8- Maniheizm’de oruç
Maniheizm'de, ışığı gönderen güneş ve aya duâ etmek amacıyla tutulur. Babil ve Asurluların da orucu büyük önem verdiği bilinmektedir. Eski Mısır'da ise oruç genellikle dinî bayramlarda tutulur.
9- Avrupa yerel dinlerinde oruç
Keltler'in oruç tuttuğu, eski Roma ve Yunanlıların da orucu felâketlerden kurtulmak için bir yol olarak kabul ettiği bilinmektedir.
10- Cahiliye devrinde oruç
Cahiliye devri Araplarının Hazret-i İbrahim (a.s.)'den beri aşure günü gibi bazı günlere önem verip oruç tuttukları bilinmektedir. Muharrem ayı ve aşure günü Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudîler tarafından da mukaddes sayılmaktaydı. Peygamberimiz (a.s.m.) Medine'ye hicret ettikten sonra, orada yaşayan Yahudîlerin oruçlu olduklarını öğrenmesi üzerine; "Bu ne orucudur?" diye sordu. Bunun üzerine Yahudîler; "Bugün Allah'ın Mûsâ'yı düşmanlardan kurtardığı ve Firavun'u boğdurduğu gündür. Hazret-i Mûsâ şükür olarak bugün oruç tutmuştur." dediler. Peygamberimiz; "Biz Mûsâ'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu. Aşure gününde oruç tutulmasını ümmetine de bir vâcip olarak emretti. Peygamberlik vazifesi verildikten sonra da, hicretin 2. yılında, Ramazan ayında 30 günlük oruç farz kılınınca, ümmetini bu orucu tutup tutmamakta serbest bırakmıştır. Ancak Yahudîlere benzememek için Muharremin onuncu gününden bir gün evvel ve bir gün sonra olmak üzere üç gün oruç tutulmasını tavsiye ettiği hadis-i şeriflerle sabittir.

Oruçu kimler tutar

Bir kimseye orucun farz olmasi için kendisinde su üç sartin bulunmasi gerekir:

1. Erginlik çagina gelmis bulunmak.
Müslüman olmak.
2. Akilli olmak.
3. Edasinin Sartlari Orucun farz olmasi için gerekli olan sartlardan baska oruç ibadetinin yerine getirilebilmesi için de bazi sartlarin bulunmasi lâzimdir. Bu sartlari tasimayanlara oruç tutmak farz degildir. Ancak erginlik çagina gelmeyen çocuklari, bünyelerine zarar vermeyecek sekilde oruç tutmaya alistirmak uygun olur.Orucun
Bunlar:
1. Saglikli olmak.
2. Mukim olmak (yani misafir olmamak). Oruç tutamayacak kadar hasta olanlarla, dinî ölçülere göre yolcu olanlar oruçlarini erteleyebilirler. Hastalar iyilesince, yolcular da ikamet ettikleri yere dönünce tutamadiklari günler sayisinca oruçlarini tutarlar.Orucun Sihhatinin Sartlari Oruç tutma sartlarini tasiyan bir kimsenin tutacagi orucun sahih, yani geçerli olabilmesinin sartlari da sunlardir:
1. Oruç tutmaya niyet etmek.
2. Imsaktan iftara kadar yeme, içme ve cinsel iliskiden uzak durmak.
3. Kadinlarin ayhali ve lohusa halinde bulunmamasi. Ayhali ve lohusa olan kadinlar, bu hallerinin devam ettigi günlerde oruç tutamaz, namaz kilamazlar. Bu haller sona erince tutamadiklari günlerin oruçlarini kaza ederler. Fakat kilamadiklari namazlari kaza etmezler.

Oruç nedir?

İslam, orucun yalnız şekli ile yetinmeyip, onun manevi hakikatine de gereken önemi vermiştirOruç, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Oruç tutmak suretiyle Allah'ın emrini seve seve yerine getiren mü'minlerin bağışlanacağını, günahlarının affedileceğini müjdeleyen Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Bir kimse inanarak ve mükâfatını umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır." Oruç, bütün dinlerde (inanç sistemlerinde) meşru kılınmış önemli bir ibadettir. İslam, orucun diğer semavi olan ve olmayan dinlerdeki ibadet dışı boyutuna son vermiştir. . İslam'da oruçla birlikte yalnızca; yemek yemek, cinsi yakınlıkta bulunmak gibi eylemler yasaklanmakla kalmamış, bununla birlikte; orucun gayesini, ruhi ve ahlaki kaidelerini bozan her türlü davranış da yasaklanmıştır.İslâm'ın beş temelinden biri de Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç; niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından (imsak vaktinden) itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir.